Feminist ve Maskülist Harekete Kısa Bir Bakış
Feminizm nedir, maskülizm nedir? Hangisinin üzerinde durulmalı? Temel ilke “eşitlik” ise her ikisi de ne kadar mühim? gibi sorulara yer vermeye çalışacağız.
Öncelikle bahsi geçen fikir akımlarına kısaca değinmek gerekiyor. İlk defa filozof Charles Fourier tarafından kullanılan feminizm, cinsiyet eşitliğini savunan ve toplumsal alanda da bu eşitliği sürdürmek isteyen bir akımdır. Feminizm, bilinen ön yargıların aksine erkek düşmanlığını ifade etmez. Onun karşı çıktığı ataerkil davranışlar ve bunun yansıması olan baskılardır. Buradan hareketle kadın-erkek eşitsizliğinin tespit edilmesiyle birlikte feminizm kadın özgürlüğü çatısı altında şekillenmiştir.
Maskülizme geldiğimizde bir parantez açmakta fayda var. Çünkü maskülizm ile maskülinizm akımını isim benzerliği sebebiyle karıştırmamak gerekiyor. Maskülinizm, erkeklerin hem zihinsel hem de fiziksel olarak kadınlardan üst düzeyde olduğunu ayrıca kadınların sosyal rollerinin anne ve eş ile kısıtlı olduğunu düşünür. Maskülizm ise ilk defa sosyalist ideolog Ernest Belfort Bax’ın dile getirmesiyle erkek üzerinde kurulan baskılara odaklanan ve karşı gelen toplumsal eşitlikçi bir fikir akımıdır. Erkeklerin de kadınlar kadar eşitsizliğe maruz kaldığını savunur bu sebeple feminizm ile zıt düştükleri pek çok nokta vardır. Maskülistlere göre güçten doğan iktidar olma arzusu insanları güçlü/güçsüz konuma getirmektedir ve kadın-erkek fark etmeksizin birlikte mücadele edilmelidir.
Peki hangisini desteklemeliyiz? Bana kalırsa cinsiyet eşitliği mücadelesi güdülüyorsa meseleye ne feminizm ne de maskülizmden bakılması gerekir. Asıl odak noktası toplumsal eşitlik olmalıdır. Ev ekonomisinin erkeğe atfedilmesi, nafaka yükümlülüğü gibi konular erkeğe yapılan ayrımcılıklardan bazıları iken eğitim kısıtlaması, ahlak anlayışının kadın ile anılması da kadına yapılan ayrımcılıklardan bazılarıdır.
Örneklerle de gördüğümüz üzere her iki cinsiyet de türlü eşitsizliğe maruz kalmakta fakat hangisinin daha ağır bastığı hâlâ tartışma konusudur.